OSMAN BATUR
Osman Batur Çin ve Sovyetlere karşı mücadele eden göçmen Kazak hareketlerinin önemli bir lideri idi. Kazakların kontrolündeki Altay bölgesinden gelen Osman Batur, Çin ve Sovyet egemenliğine karşı savaşan çeşitli Kazak gruplarını yönetti. Doğu Türkistan’ın 20. yüzyılın ikinci çeyreğini oluşturan süreçte bağımsız hükümetler kurmak için çeşitli yerel denemeler bazen Çin’e karşı, bazen de Sovyetlere karşı yapılmıştır. En önemlisi 1944’de İle bölgesinde kurulan Doğu Türkistan Cumhuriyeti’dir. İle hareketi bir yıl içinde Altay ve Tarbagatay bölgelerine yayılmıştır. Altay bölgesinde Osman Batur gibi Kazak liderler DTC’nin kurulmasına katkıda bulunmuşlardır. 1946 yılında Komintang ve DTC yetkilileri Urumçi’de bir koalisyon hükümeti kurdular ve her iki tarafta Osman Batur’un Altay Bölge sorumlusu   olmasını destekledi. Çünkü Osman Batur ve bazı arkadaşları DTC’de artan Sovyet etkisine ve Altay bölgesinin DTC içinde pasif kalmasına karşı çıkıyordu. Osman Batur daha sonra DTC’ye karşı Komintang hükümetiyle ittifak yaptı. Buna karşı DTC’de osman Batur’un görevini aldı, bunun sonucunda yerel gruplar arasında çatışmalar çıktı. Aynı senenin sonlarına doğru, DTC-Komintang koalisyonu bozuldu ve bu durum Urumçi’deki Komintang yanlısı basın tarafından osman Batur’un DTC’ye karşı mücadelede müttefik ilan edilmesine yol açtı.[1]
ÇHC tarafından “haydut” olarak nitelendirilen Osman Batur Batılı araştırmacıların dikkatini nedense pek çekmemiştir. Linda Benson ve Eric Hobsbawm ona “sosyal haydut” yakıştırmasında bulunmuşlardır. Godfrey Lias ise, onu kutsal zamanlardan gelen bir kabile lideri olarak nitelendirmiştir. [2]
Osman Batur birlikleriyle devamlı hareket halinde idi ve bu onun Komintang kuvvetlerine karşı en büyük avantajıydı.
Osman Batur yandaşlarına kendi tercihlerini yapma hakkı tanıyan demokratik bir liderdi. O insanların kendi kendilerini yönetme taraftarı idi. Osman Batur Kazak bozkır hayatını savunan tipik bir liderdi. Zaten Kazaklar bozkırda yaşamanın verdiği hürriyet arzu ve isteğinden hiçbir zaman mahrum olmak istemezlerdi. Osman Batur ve arkadaşlarının Çin ve Sovyet egemenliğine karşı savaşmalarının en önemli sebebi de bu idi. Tıpkı Mustafa Kemal ve arkadaşları Anadolu’nun kurtuluşu için Türk milletinin karşısına çıktığı zaman, “bu millet tarih boyunca esir yaşamamıştır, esir yaşamaktansa ölmeyi tercih eder”  dediği gibi. Bunu en güzel Mustafa Kemal’in “Ya istiklal, ya ölüm” sözünde görebiliriz.
Kazaklar için yabancı bir merkezi idareye bağlanmak avantajlı olabilirdi, ancak bu onların kültüründen gelen hürriyet anlayışlarına ve özgüvenlerine tersti.
Kazaklar sürekli hareket halinde, dış güçlerin etkilerinden uzak, alabildiğine hür bir hayat yaşamak istiyorlardı.   


[1] 1940’lı yılların sonuna kadar osman Batur’un bu faaliyetleri için en iyi kaynak Linda Benson’ın “Osman Batur: Kazakların Altın Efsanesi” adlı eseridir. 141-187.

[2] L. Benson